Günümüzde evlilik hukukuyla alakalı olan nişanlanma, evlenme ve boşanma gibi konulardan kaynaklı uyuşmazlıklar sık sık yargı önüne gitmektedir. Hukuk davaları içerisinde hatırı sayılır bir orana sahip boşanma davalarının açılması ve sürdürülmesi büyük bir hassasiyetle gerçekleştirilmelidir.
Boşanma, evlilik ile bir araya gelmiş olan karı ve kocanın kendi aralarında yaşadıkları sorunları çözümleyemedikleri gerekçesiyle; hukuki, duygusal ve cinsel birlikteliklerini sonlandırmaları durumudur.
Doktrinde ise boşanma, eşler henüz hayatta iken kanunda öngörülmüş bir sebebe dayanarak eşlerden birinin açacağı dava sonucunda hakim kararıyla evlilik birliğine son verilmesidir.
Medeni Hukuk anlamında geçerli olan bir evliliğin sonlandırılması ise yine Medeni Hukuk kuralları çerçevesinde belirlenmiştir. Bu bağlamda özel veya genel boşanma sebeplerinden herhangi birinin varlığı halinde eşlerden biri hakimden kendilerini boşamasını talep edebilir. Bu talep kısaca Boşanma Davası olarak adlandırılır. Türk Medeni Kanununun 167. maddesine göre boşanma davası açmaya hakkı olan eş dilerse boşanma dilerse ayrılık isteyebilir. Yani boşanma davasının konusu boşanma ve ayrılık olarak ikiye ayrılır. Her ikisi de yenilik doğuran bir haktır.
Türk Medeni Kanununun 170. maddesine göre, hakim boşanma talebine rağmen ayrılık kararı verebilecekken, ayrılık talepli davada boşanma kararı veremeyecektir.
Ayrılık ise Katolik Kilisesi Hukukuna dayanmaktadır. Katolik inançta boşanmaya izin verilmemekte ancak ayrılığa müsaade edilmektedir. Medeni Kanunumuz İsviçre’den alınmış olduğu için bu temelli ayrılık kurumu da hukukumuza geçmiştir.
Ayrılık durumunda evlilik sona ermemekte tabiri caizse evliliğe ara verilmektedir. Bu nedenle eşlerin birlikte yaşama yükümlülüğü haricindeki tüm yükümlülükler devam etmektedir.
Türk Medeni Kanununun 170. maddesi hakime takdir yetkisi vermiştir. Ortak hayatın yeniden kurulması ihtimali bulunduğu hallerde hakim boşanma talepli olsa dahi dava sonucunda ayrılığa hükmedebilir.
Türk Medeni Kanununun 171. maddesine göre ayrılığa bir yıldan üç yıla kadar bir süre için hükmedilebilir. Bu süre ayrılık kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar. Takdir edilen sürenin sonunda ayrılık hali kendiliğinden ortadan kalkar. Buna rağmen ortak hayat yeniden kurulmamışsa eşlerden herhangi biri boşanma davası açabilir. Bu boşanma davasında, ilk davada ispatlanmış olaylar ve ayrılık süresinde ortaya çıkan durumlar göz önünde tutulur.
Ayrılık halinde her ne kadar eşlerin evlilik hali devam etse de hakim velayete ilişkin olarak da bir karar verebilir.
Av. Harun Raşit ÖZDEMİR
İlgili metin, konuya ilişkin özet açıklamaları içermektedir. Ayrıntılı bilgi edinmek ve profesyonel yardım almak için bir avukata danışınız.