HIRSIZLIK(TCK m.141)
Hırsızlık kavramı, Türk Ceza Kanunu’nun (“TCK”) 141. maddesi kapsamında düzenlenmiştir. Hırsızlık, kanun maddesinde şu şekilde tanımlanmıştır: Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
Bu suçun faili herkes olabilir. Kanun koyucu, fail için özel bir hal aramamıştır. Yalnız malın malikinin bu suçun faili olması mantık çerçevesinde mümkün değildir. Çünkü hiç kimse kendisine ait olan bir malı çalamaz. Fakat suçun mağduru malik olabileceği gibi zilyet de olabilir. Çalınan mal malikin elinden alınmış ise bu durumda mağdur, malın malikidir. Zilyedin elinden alınmış ise mağdur zilyet, suçtan zarar gören ise malın malikidir.
Her ne kadar yukarıda malın malikinin fail olamadığını açıklamış olsak da bazı durumlarda bu mümkündür. TCK’nın 144. Maddesi uyarınca paydaş ve elbirliğiyle malik kimse veya TCK’nın 290/2. Maddesi gereğince rehinli veya hacizli veya el konulmuş malı alan malik de bu suçun faili olabilecektir.
Bir malın hırsızlık suçuna konu olabilmesi için o malın bir kişiye aidiyetinin olması gerekir. Bu yüzden herhangi bir sahipliği olmadan doğada bulunan sahipsiz mallar hırsızlık suçuna konu olamazlar. Örneğin; deniz suyu, hava, rüzgar vs. gibi mallar doğada bulundukları sürece hırsızlık suçuna konu olamayacaklardır.
Terk edilmiş mallar da, hırsızlık suçunun konusunu oluşturamayacaklardır. Ancak burada terk unsuru önemlidir. Malik ya da zilyet terk iradesiyle hareket etmiş ve bu fail tarafından anlaşılabilecek nitelikte ise bu mallar hırsızlık suçuna konu olmazlar.
Mağdur tarafından kaybedilmesi durumunda malın zilyetliğinden çıkması halinde ise hırsızlık suçunun konusunu değil TCK’nın 160. Maddesinde düzenlenen kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf suçunun konusunu oluşturur.
TCK’nın 144. Maddesine göre, paydaş veya elbirliğiyle malik olunan mal üzerinde de malın zilyedi olmayan ortak tarafından kendisine veya başkasına bir menfaat sağlamak için, ortak malı elinde bulundurandan onun rızası olmaksızın alması durumunda da, bu suç işlenebilecektir.
Fail başkasına ait olan malı kendisinin sanıp alması durumunda da suçun maddi unsurunda hataya düştüğünden fail TCK’nın 30. Maddesi gereğince, hatasından yararlanacak ve suç işleme kastının bulunmaması nedeniyle, kendisine ceza verilmeyecektir.
Hırsızlık suçunda hareket unsuru, taşınırı bulunduğu yerden almaktır. Bu nedenle alınan taşınırın yerine başka bir mal konulması hatta malın değerinden daha fazla değerde mal ya da para bırakılması, hırsızlık suçunu ortadan kaldırmaz.
Mal; günlük yaşamda herhangi bir ihtiyacı karşılamak için kullanılan taşınır şeyler anlamına gelmektedir. Bu tanıma uyan nitelikteki bir eşya hırsızlık suçunun konusunu oluşturur. Örneğin; taşınmazdan sökülebilen her şey, taşınır mal olarak kabul edilir. Taşınmaz mallar hırsızlık suçunun konusunu oluşturmaz.
Alma eylemi ise başkasının zilyetliği altında bulunan mal üzerinden, onun egemenliğini kaldırarak yeni bir egemenlik kurmak olarak tanımlanabilir. Zilyet, bir malı fiilen hakimiyeti altında bulunduran kişi anlamına gelmektedir. Malın zilyedi olan kişi malın sahibi olmayabilir. Örneğin bisiklet kullanılmak üzere birine verildiğinde üçüncü bir kişi bisikleti kullananın rızası dışında elinden alırsa hırsızlık suçu oluşur. Burada zilyet dediğimiz, bisikleti kullanması için verdiğimiz kişidir.
Hırsızlık suçunun tamamlanması için, malı bulunduğu yerden alan failin bu maldan fayda sağlamış olması zorunlu değildir. Bu nedenle hırsızlık suçu, maddi değil şekli bir suçtur.
TCK’nın141. Maddesine göre suçun doğması için taşınır malın alınması konusunda herhangi bir rıza olmamalıdır. Burada rızası aranan kişi malik değil zilyettir. Zilyet ile malın maliki aynı kişi ise, bu kişinin rızası aranacaktır. Malın alınmasına rıza gösterilmesi en geç alma anında olmalıdır. Rıza önceden açıklanmış olup tam mal alınma anında rıza geri alınırsa bura da rızanın olmadığından bahsederiz. Mal alındıktan sonra gösterilen rızanın da bir geçerliliği bulunmamaktadır. Bu durumda da hırsızlık suçu oluşacaktır.
Bir rızanın geçerlilik doğurması için, gerekli şartlara sahip olmayan kişiler tarafından gösterilmemesi gerekir. Akıl hastaları, küçükler, alkolikler ve buna benzer kimselerin malın alınması konusunda gösterdikleri rıza geçerlilik doğurmaz. Bilinçsiz teslim hali söz konusu olur ve hırsızlık suçunun doğmasına sebep olur.
Rıza, sadece belirli bir miktar için verilmişse rızanın verildiği bu miktar veya sınır aşılırsa, aşılan kısım kadar eşya hakkında hırsızlık suçu oluşacaktır.
Hırsızlık suçunun düzenlendiği TCK’nın 141. Maddesinde bu suçun oluşumu için, failin bu eyleminden kendisine veya başkasına yarar sağlama amacıyla da hareket etmesini aramaktadır. Şaka amacıyla yapılan bulunduğu yerden alma hareketleri bu suçu oluşturmayacaktır. Çünkü failde faydalanma niyeti bulunmamaktadır.
Hırsızlık suçuna teşebbüs mümkündür. Örneğin taşınır bir eşya evden alınıyorsa evin, işyerinden alınıyorsa işyerinin dışına çıkarıldığı anda suç tamamlanacaktır. Sürekli ve kesintisiz bir takip olmadığı sürece ev veya işyerinden çıkıldığı anda, eylem tamamlanmış olacaktır. Fail malı bulunduğu yerden aldıktan hemen sonra kesintisiz takip sonucu yakalanırsa fail hırsızlık suçu ile değil, bu suça teşebbüs ile yargılanmalıdır. Çünkü, kesintisiz takip sonucu yakalanan fail malı tümüyle fiili hakimiyeti altına alamadığında suç oluşmamış sayılır. Ancak takip anında failin bir süre gözden kaybolduktan sonra takibin kesilmesi ve failin daha sonra tekrar görülerek yakalanması halinde hırsızlık suçu oluşmuş sayılır.
Buna karşılık tamamıyla boş bir eve hırsızlık amacıyla giren kişinin fiili failin eyleminin neticesiz kalması sebebiyle ve ortada suçun konusu mevcut olmadığından işlenemez suç sayılabilecektir.
TCK’nın 141. Maddesi kapsamında hırsızlık suçunun basit şekli düzenlenmiştir. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre basit hırsızlık suçu olarak değerlendirdiği eylemler şunlardır:
- Kapısı açık unutulan otomobilden dizüstü bilgisayarı, kızaklı teyp ve cep telefonu gibi eşyanın çalınması,
- Kontak anahtarı üzerinde unutulan arabanın, motosikletin çalınması,
- Teşhir ve satış amaçlı işyeri önüne konulan eşyanın çalınması,
- Açık alanda mağdurdan para bozdurmak için alınan paradan tırnakçılık yöntemi ile bir kısmının çekip alınıp, diğer kısmının iade edilmesi,
- Tarladan ağaç kesilerek götürülmesi,
- Orman kanunu kapsamına girmeyen devletin hüküm ve tasarrufu altındaki ağaçların çalınması,
- Kapısı ve penceresi takılmamış inşaat halindeki yerden işçilerin eşyalarının çalınması
Hırsızlık suçunun basit ve nitelikli tüm halleri resen soruşturulur. Bu suçun takibi şikayete bağlı değildir. Takibi şikayete bağlı olmadığı için şikayet süresinin zamanaşımı yoktur. Fakat olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıldır.
Av. Harun Raşit Özdemir
İlgili metin, konuya ilişkin özet açıklamaları içermektedir. Ayrıntılı bilgi edinmek ve profesyonel yardım almak için bir avukata danışınız.